Türkiye’nin köyleri artık sessiz. Ne sabah traktör sesi var, ne de akşam harman dumanı.
Tarlalar boş, kahveler yaşlılarla dolu, gençler ya şehre göçmüş ya da gitmenin yolunu arıyor.
Kırsalda bir çöküş var ama bu çöküş öyle birden olmuyor. Yavaş yavaş, sessizce ve sistematik biçimde gerçekleşiyor.
Tarım politikalarının, kırsal sosyolojinin ve ekonomik gerçekliğin birleştiği bu “sessiz çöküş”, aslında gelecekteki büyük toplumsal kırılmaların habercisi.
Çünkü kırsal çökerse sadece üretim değil, bir ülkenin hafızası, dayanışması, kültürü ve geleceği de çöker.
Genç Kalmayan Köyler, Boşalan Ahırlar
2002’de Türkiye’de kayıtlı çiftçi sayısı 2,8 milyondu. Bugün bu sayı 1,7 milyonun altına düştü. Yani her üç çiftçiden biri tarımı bıraktı. Sadece verim düşmedi; köy hayatı da demografik olarak çöktü.
Artık çoğu köyde doğum olmuyor, okul yok, sağlık ocağı yok, postane yok.
Gençler “tarımda gelecek yok” diyerek şehre göçüyor. Şehirde ne buluyorlar? Genellikle vasıfsız iş, yoksulluk, kenar mahalle hayatı.
Ama yine de köyde kalmaktan daha umut verici geliyor.
Çünkü kırsalda kalan, yalnızlık, borç, sahipsizlik ve umutsuzluk.
Tarım Politikası Değil, Terk Politikası
Devletin tarıma bakışı uzun zamandır stratejik değil, konjonktürel. Girdi maliyetleri artıyor ama destekler artmıyor. Mazot 52 lirayı geçti ama çiftçinin aldığı destek hâlâ yıllar öncesinin seviyesinde.
Bu destek değil; göz boyama.
Köy okulları kapanıyor, ziraat mühendisleri sahada yok, tarım danışmanlığı hizmeti neredeyse sıfır. Tarımsal kalkınma kooperatifleri işlevsiz.Yani çiftçiye sadece “ek üret, ama kendi başının çaresine bak” deniyor. Bu, açıkça bir kırsalı terk politikasıdır.
Kırsalda Çöküş, Kentte Kriz Yaratır
Kırsaldaki bu çözülme sadece üretimi değil, şehri de vuruyor. Çünkü o çiftçi üretmediğinde: Gıda arzı daralıyor, fiyatlar artıyor.
Kırsaldan kente göç hızlanıyor, şehirler sosyal basınca maruz kalıyor. Tarım arazileri atıl kalıyor ya da rant projelerine açılıyor. Yani kırsalda başlayan çöküş, şehirde sosyalhuzursuzluk ve gıda güvensizliği olarak karşımıza çıkıyor.Bu da sadece çiftçinin değil, herkesin sorunu.
Kırsalı Ayağa Kaldırmak İçin Ne Yapmalı?
Köyde yaşamı cazip hale getirmek gerekir. Okul, sağlık, internet, ulaşım gibi temel hizmetler sağlanmalı.
Genç çiftçiye özel teşvikler verilmeli. Tarım sadece gelenek değil, aynı zamanda bir meslek olarak yeniden tanımlanmalı.
Köy kooperatifleri yeniden örgütlenmeli.
Üretici pazarlama zincirine hâkim olmalı.
Tarım danışmanlığı yeniden etkinleştirilmeli.
Çiftçiye bilimsel ve dijital destek verilmeli.
Girdi maliyetleri kontrol altına alınmalı, destekler zamanında ve gerçekçi biçimde ödenmeli.
Son Söz: Toprak Sessiz, Ama Unutmaz
Köylü milletin efendisiydi.
Şimdi o köylü ya kuryelik yapıyor ya da borç içinde tarlaya küsmüş durumda.
Ama bu sessizlik uzun sürmeyecek.
Çünkü toprak unutmaz.
Sahipsiz bırakılan köyler bir gün hepimizi gıda, su, iklim ve huzur krizleriyle yüzleştirecek.
Şimdi, ya kırsalın sesini duyarız…
Ya da sessizliğin çığlıklarına hazır oluruz.
Yorumlar